Skip to main content

Featured

🧭 Echoes Across Continents: The Cultural & Linguistic Legacy of the Ancient Turks

    Introduction From the endless skies of Central Asia to the marble courtyards of the Middle East, and the stone-paved streets of Europe — the ancient Turks did not merely migrate. They carried with them a living world: a language shaped by wind and fire, and a culture carved by both sword and verse. This is not just a story of movement, but of transformation. Of how Turkic spirit flowed across three great regions — Central Asia , Europe , and the Middle East — leaving behind more than empire: it left voice, memory, and identity. 🏔 Central Asia: The Birthplace of the Steppe Soul This was their cradle — vast, open, untamed. The early Turks emerged here as horsemen, herders, poets, and warriors. They rode with purpose and spoke with clarity, etching their presence in stone (like the Orkhon Inscriptions ) long before they built states. 🌿 Culture : With the rhythm of nomadic life came traditions of oral storytelling, shamanism, clan loyalty, and sky worship. Later, as many tr...

Akan bir Nehirdir Ömrümüz

yeşillikler içinde br dere


Akan bir nehirdir ömrümüz, önceden sonraya doğru akan bizden bir nehir. İlkten sona, hasretten vuslata doğru, derinleşerek, sığlaşarak, dönemeçlerle akan bir nehir. 


Bazen daha keskin olsa da nehrimizdeki dönemeçler, daha derin aksak da kimi zaman, şelalelerden ve uçurumlardan da düşse sularımız hep bir ileriye doğru akarız. Ne zaman başladık akmaya bilmeyiz, bulanık bir rüya gibi sanki alacakaranlıktan gelen sesleri hatırlarız. Boğuk, anlamsız, donuk ve daha öteye, daha başka bir zamana ait. 


Alacakaranlıklar dan, puslu dünyalardan, sonu gelmez vadilerden, yüksek tepelerden, uçurumlardan akarken belki de kaybolmadık endişesiyle saymak isteriz zamanı. İçten içe biliriz sahifelere yazdığımız numaraların resmiyetten öte pek anlamı olmadığını, bir işaret gibi koyduğumuz o taşı biz bile unuturuz bir zaman sonra, hep önceki yılı yazmaz mıyız karışıklıkla. 


Ama hep severiz değişmeyen kelimelerimizi yarıştırmayı, bu dönemeç bizim dönemecimiz değildir, bu yılbaşı bizim yılbaşımız değildir. Bize bol gelen kelimelerimizin anlamsızlığında kayboluruz.


Bu yolculukta ilk neredeydi koyduğumuz o taş, pek hatırlamayız, heyhat umursamayız da fazlaca, nasıl olsa akmaktayızdır. Kurak çöllerden, dondurucu soğuk iklimlerden taa buraya, neresi olduğunu bilmediğimiz bu uzaklara gelmişizdir ya, elbet hayal etmediğimiz daha nice ufuklara ereceğizdir. Ummanlara dökülüp bir sonsuz mutluluğa erişeceğizdir.


İşaret koysak da bazı köşelere, sakınsak da bundan nehrimiz durmaz, durmayacaktır. Ummadığımız daha nice enginlere ulaşıp, başkalaşan hayallerimizle daha nice ötelerini hayal edeceğizdir.


Ama bir zaman sonra azalan sularımız hayallerimizi taşımayacak, bulanık vadilerden eskisi kadar gür geçemeyeceğiz, ve artık durağanlaştığımızda köşelere işaret koymaya tenezzül bile etmeyeceğiz. 


Kuruyan bir nehir gibi toprağa karışarak, usulca ve sessiz ve habersiz kuruyacağız. Ve son damlamız da buhar olup gökyüzünde yükselirken kimimiz tortularını, kimimiz içindeki değerli madenlerini bırakarak, sonsuzlukta unutulacağız.


Dönemeçlere işaret bırakan, bırakmayan tüm arkadaşlarıma, dostlarıma hala akan nehirlerinin sonsuz gündüze doğru akmasını, o ışıldayan aydınlık yolda durmadan ve kurumadan o kutlu vuslata doğru akması dileğimle.


Selamlar,



Mutlu Akgün
Istanbul


Comments